Edirne’nin Taç Yapısı: Selimiye Camii

Edirne’nin Taç Yapısı: Selimiye Camii

Tarihsel Arka Plan  

16.yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi olarak en güçlü olduğu ve sanatın geliştiği bir dönemdi. Şiir yazan ve şehzadeliğinde kuyumculuğu öğrenen Sultan Süleyman, sanatın büyük bir hamisiydi. İmparatorluğun gelişimi aynı zamanda bilinçli bir mimari program gerektiriyordu. Bu ilk olarak Fatih Sultan Mehmet döneminde filizlendi (Erzen,2005). Daha sonra birçok padişahla devam eden bu süreç, güçlü bir kültürel güç birikimine yol açtı.

Sultan Süleyman’dan sonra tahta geçen 2. Selim,babasının yaptığı gibi dönemin baş mimarı Mimar Sinan’ı gücüne yakışır bir cami inşa etmesi için görevlendirmiştir. Sipariş ettiği camide namaz kılmak mümkün olmasa da, Selimiye Camii 1568-1574 yılları arasında Edirne’de inşa edilmiştir (Kuban,1977).

 

 

Neden S i n a n ?

Sinan, 1538’den 1588’deki ölümüne kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun baş mimarlığını yapmıştır. Yaşamı, bilim, mikrokozmos ve makrokozmos gibi olguları inceleyen teknolojik gelişmelerin tüm dünyaya yayıldığı bir döneme denk gelmiştir (Erzen, 2005). Ayrıca sınırları her geçen gün genişleyen imparatorluk sadece toprak değil yeni teknolojileri de içeriyordu ve Sinan güçlü konumu sayesinde tüm bu gelişmeleri yakından gözlemleme ve deneyimleme fırsatı bulmuştu. Dahası, aynı şekilde üstün bir düzene sahip olan Hassa Mimarlar Birliği, Mimar Sinan’ınkendine özgü kişiliği için bir ilham kaynağı olmuştur.

Sinan, 1538 yılında Hassa Mimarlar Ocağı’nın başına geçerek, hem kentin bütünlüğünü gözeten hem de en ince ayrıntılara yoğunlaşan bir yaklaşımla İstanbul’da tasarımlarını sürdürdü. Ayrıca Sinan, Yeniçeri Ocağı mensubu iken katıldığı seferlerden askeri mühendislik konusunda tecrübe sahibi olmuştur. Hizmetinde bulunduğu Sultan Süleyman’ın isteklerine cevap vermedeki ustalığının bir sonucu olarak yapılardaki en ufak sorunları büyük sınavlar olarak değerlendirmiştir. Şehrin su sistemini estetik bir unsur olarak Süleymaniye Camii’nin tasarımıyla da bütünleştirmesi, birçok farklı tasarımı arasında ince ilişkiler kurabildiğinin kanıtıdır (Erzen, 2005).

Konum

Edirne Osmanlılar için büyük önem taşımaktaydı. Hatta IV Mehmet döneminde ikinci başkent olacak kadar önemliydi (Kuban, 1997), ancak buranın yer olarak seçimi konusunda net bir bilgi olmasa da birçok fikir ön plana çıkmaktadır.

Öncelikle 2. Selim’in şehirle olan ilişkisi incelenmeye değerdir. Kanuni 1548’de İran seferine çıkarken onu “tahtını koruması için” Edirne’de bırakmıştır (Turan, 2009), yani şehirle ilişkisi genç yaşta başlamıştır. Ayrıca 2. Selim tahta çıktığında Avrupa’da Edirne’den öteye gitmemiştir, bu da Edirne’yi imparatorluğun sınır taşı olarak gördüğünü kanıtlamaktadır

İkinci olarak, İstanbul’daki tüm önemli tepeler doldurulmuştu ve böyle bir yapı için stratejik olarak iyi konumlanmış yeterli arazi yoktu. Bu anıt aynı zamanda topografik bir güçtür. Ayrıca İstanbul’da şehir siluetinde Selimiye için uygun bir yer yoktu.

Yerleşim Planı

 

Selimiye Camii, arastaları ve medreseleriyle, şehre de hâkim olan eski saray alanı “Kavak Meydanı “nda yer alır. Bayezid külliyesi o dönemde halkın sosyal ihtiyaçlarını karşıladığı için babası gibi bir külliye istememiştir.

Çok fazla yapı türü (imaret, türbe vb.) içermemesine ve sadece arasta ve medreselerden oluşan bir yerleşim planına sahip olmasına rağmen Selimiye Camii, tüm heybeti ile Bruno Taut’un yapıyı ilk gördüğünde söylediği gibi Edirne için bir taç yapıdır.

 

İnşaat Süreci

Yapılan işlerin kayıtlarından  inşaatın Haziran 1568’de başladığı düşünülmektedir. İnşaat süreci boyunca ihtiyaç duyulan malzeme ve lojistik için satıcılarla irtibata geçilmiştir. İnşaat. İstanbul’daki divan, inşaat sırasındaki süreci yakından takip etti. Sultan’ın her detayda istekler sorulup çözüme kavuşturulurken, mimarın pozisyonu da kendi pozisyonuna zarar vermeyecek şekilde iletildi.

 

Tasarım Yaklaşımı

Mimar Sinan, Şehzade ve Süleymaniye camilerindeki denemeleriyle Selimiye’ye adım adım ilerledi. Selimiye’deki nihai hedefi Ayasofya’nın kubbesini aşmak değildi, ama meydanın içine sekizgen bir pavilyon yerleştirmekti. Bu sayede “yapıda bütünlük” sorununu çözmeyi, iç mekânı dışa yansıtmayı ve iç mekânda daha kalın taşıyıcılar yerine daha hafif taşıyıcılarla daha hafif ibadet mekânları üretmeyi amaçladı. Ayrıca ana tasarım sorunlarından biri de kubbe vurgusunun ikincil unsurlar tarafından bozulmamasıydı. Bunu da önerdiği sekizgen yaklaşımla başardı.

 

Şehrin Tacı: Selimiye Camii

Selimiye Camii, 130 × 190 m. ölçülerinde düzgün dikdörtgen bir avlunun ortasında birkaç basamakla çıkılan yükseltilmiş bir zemin üzerinde yer alır. Kuzeydeki revaklı avlu ve harim bölümü yaklaşık aynı büyüklükte (60 × 44 m.) dikdörtgen alanlar üzerine oturur (Mülayim & Çobanoğlu,2009). Planın mükemmel simetrisi, onu görürken göze çarpan ilk şeydir. Avlu girişinden mihraba kadar korunan bu simetri, her küçük ayrıntıya çok dikkat edilerek vurgulanmıştır. Ayrıca mihrap kısmı sekiz destekli orta kubbeli yapıdan güneye doğru çıkıntı yapmaktadır.

Bu sekizgen şekli daha da güçlendirmek için müezzin mahfili ortaya yerleştirilmiştir. Ve içinde Bu sekizgen formu daha da vurgulamak için müezzin mahfili merkeze yerleştirilmiştir. Bu Biçimsel mükemmelliği korumak için yapılan bu uygulamanın, mahfilin arkasındakilerin namaz sırasında imamı görmesini engellediği için genellikle işlevselliği estetiğe tercih eden Sinan’a ait olup olmadığı tartışılmaktadır.Ayrıca merkezi kubbe 31.30 m. çapında ve 42.25 m. yüksekliğindedir (Mülayim & Çobanoğlu,2009). Bu yükseklik aynı zamanda sekizgeni içeren karenin bir kenarına eşittir. Sinan’ın burada yapmak istediği göndermeler çok zekicedir. İslam’da maddeyi temsil eden kare, ilahi olan ve hatta bir bedene vurgu yapabilen daire ile birleştirilmiştir. Bu, bedenle çevrili ruhun yeniden yorumlanmasıdır.

Kubbe sonsuzluğa dikey bir eksen oluşturduğundan, insanın maddi bedeninin (mikrokozmos) kubbenin vurguladığı makrokozmosa ibadet yoluyla ulaşabileceği vurgulanmış olabilir. Doğu, batı ve güneyde değişen boyutlarda sivri kemerli açıklıklara sahip dış galeriler caminin harim kısmını çevrelemektedir. Ayrıca, yan cepheler iki payanda ile üç bölüme ayrılmıştır ve her bölümde üçlü düzende kemerler ve pencereler bulunmaktadır.En üst sırada sivri kemerli ve geometrik şebekeli pencereler, en üst sırada dikdörtgen açıklıklı ve sivri kemerli alınlıklı pencereler, en alt sırada ise sivri kemerli açıklıklı galeriler bulunmaktadır. Ayrıca, kuzey taraftaki üçlü kemer açıklığından caminin içine giren yan girişler bulunmaktadır. Diğer iki kemerli galerinin önünde geometrik şebekeli ajurlu taş parmaklıklar yer alır. Güney galerilerinde dışa açılan bir kapı yer almaktadır.

Altta eşsiz mukarnaslı bir niş ve üstte iki pencere, cepheyi ayıran payandaları canlandırır. Sadece bu yapıda, güneydeki pahlı köşelere sahip mihrap çıkıntısının iki yanındaki galerileri, büyük ve küçük kemerler ve ajurlu pencerelerden oluşan bir düzenlemeyle hareketlendirilmiş olarak görebilirsiniz.Ayrıca merkezi kubbenin etrafındaki sekiz ağırlıklı sütunlar, kubbe yükünü alt seviyedeki payanda kemeri ile duvar payandasına kesintisiz bir şekilde aktarmaktadır.

Kubbenin önde gelen taşıyıcılarla buluştuğu kısımda çok sayıda pencere mekânı ışıkla doldurmaktadır. Bu pencereler sayesinde sadece ışık dolu huzurlu bir mekân yaratılmakla kalmıyor, aynı zamanda duvarların görsel ağırlığı da hafifletiliyor.

Selimiye’de iç mekân genişletilirken ikincil mekânlar merkezi hacimden koparılmamış, alt ve üst kat galerileri ile Mihrap duvarında oluşturulan derin sofa ana mekâna doğru yönlendirilmiş, aynı zamanda her bir unsur merkezi mekânın bütünlüğüne dâhil edilmiştir.Altı serbest pâyenin ikisi kuzeyde, dördü yan duvarlarda konumlandırılmış, ortadaki geniş mekân bölünmeden merkezi kubbe altında toplanmıştır. Bu sayede merkezi planda geniş ve ferah bir mekân bütünlüğü sağlanmakta, ibadet sırasında tüm kullanıcılar aynı mekânsal kaliteyi paylaşmaktadır.Ayrıca serbest payeleri duvar payelerine bağlayan minik kemerler ile duvar payeleri arasında sütunlu ve kemerli üst kat mahfilleri oluşturulmuştur.Bunun üzerinde duvarlar kademelendirilerek geniş sivri kemerlerle içe çekilmiş ve köşelere birer eksedra yerleştirilmiştir.

Ana kubbe, payeleri üst kısımlarında birbirine bağlayan sivri kemerler arasındaki boşlukları dolduran mukarnasların üzerine oturtulmuştur. Köşe eksedraları, ana kubbeyi taşıyan kemerin altında sivri bir kemerle ana mekâna bağlanan mihrabın yarım kubbesinden sadece mihrap yönünde bir basamak daha aşağıdadır. Burada da köşe eksedraları yerine yarım kubbeye geçiş için mukarnas dolgular kullanılmıştır.

İlk dört ayak inşaat sırasında kemerler kullanılarak kilitlenmiş, kalan dört ayak ise daha sonra kemerlerle kapatılarak iskelet tamamlanmıştır. Dıştan payandalarla desteklenen bu ilk dört ayak, kubbenin ağırlığını binanın köşelerindeki beden duvarlarına dağıtır. Mihrap salonunun her iki yanındaki payelerin serbest destek karakteri, kısmen beden duvarlarına gömüldükleri için ustalıkla gözden gizlenmiştir. Buna karşılık, giriş yolunun her iki tarafındakiler geri çekilebilir ve çeşitli kotlarda beden duvarlarına bağlanmıştır. Sekiz paye beden duvarlarına entegre edilmiş kademeli payandalarla desteklenerek hem içerideki hem de dışarıdaki etkileri en aza indirilmiştir. Bu çözümün dış cephedeki yansıması,sekiz paye arasındaki boşluklara yayılan ve içerideki iskeleti oluşturan kemerlerle monotonluğu ortadan kaldıran yeni bir buluşla sunuluyor.Çok sayıda pencerenin sivri kemer birimi ve küçük yarım kubbeler sekiz kez yerine yatay olarak değiştirilerek cephenin üst kısmında harekete olanak sağlıyor. Başka bir deyişle, ayak-kemer bağlantısının kaçınılmaz tekrarı olduğu gibi dışa doğru ifade edilmemektedir. İki farklı öğenin dönüşümlü olarak kullanılmasıyla görsel ifadede yeni bir zenginlik fırsatı elde edilir. Ayrıca mihrap, harimin uzantısı olarak yaratılan bir mekânın duvarında yükselmekte ve Merkezde kıble yönüne doğru önemli bir boşluk. Dışarıdan bakıldığında oldukça düz ve yüksek bir perde olarak görünen kıble duvarı, yarım kubbe ile örtülü bir kütle tarafından desteklenmektedir. Mihrap kısmındaki duvarların ikinci sıra pencerelerin alt seviyesine kadar kaplanmasında sır altı çiniler kullanılmıştır.

Pencereler arasında natüralist üslupta bitkisel süslemeli panolar ve üstte bir kitabe kuşağı yer almaktadır. Mermer mihrap mukarnaslıdır ve iki yanı kabartmalıdır. Mihrap tepeliğinde zengin taş işçiliği dikkat çekicidir. Ayrıca 70 metre uzunluğunda üçer şerefeli dört minarenin plan ve yapıya uyarlanması bu yapının öne çıkan özelliklerinden biridir.

Son olarak, Osmanlı mimarisi geometrik desenlerin kullanımıyla bilindiğinden, bu desenler Yapıya uyum ve denge aşılayan geometrik desenler ve güzel hatlar da Selimiye Camii’ni süslemek için kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’den kelimeler de içeren hat sanatında Arap alfabesi kullanılmıştır.

Sonuç olarak, Edirne’deki Selimiye Camii, Osmanlı mimarisinin muhteşem bir örneğidir. Sultan’ın yönetimindeki imparatorluğun ışığını, refahını ve kültürel gelişimini yansıtan mimari, Selim tarafından yaptırılmıştır. Sultan tarafından yaptırılan cami, Mimar Sinan’ın elinden ustalık eseri olarak çıkmıştır.

Bugün Selimiye Camii UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almakta ve dünyanın en önemli camilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Osmanlı mimarisinin en büyük örneklerindendir. Dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler, yapının çarpıcı tasarımından, ustaca inşasından ve muazzam ölçeğinden sürekli olarak etkilenmektedir. Hem Mimar Sinan’ın sanatsal dehasının hem de Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün kanıtıdır.

KAYNAKÇA

Erzen, Jale N., Mimar Sinan Estetik Bir Analiz. Ankara: Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı Yayınları, 2005.

Kuban. Doğan, Sinan’ın Sanatı ve Selimiye, istanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1997.

Mülayim, S., & Çobanoğlu, A. V. (nd). Selimiye cami ve KÜLLİYESİ, TDV Islam Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/selimiye-camii-ve-kulliyesi–edirne

Fotoğraflar

https://pixabay.com/vectors/famous-buildings-islam-mosque-2025699/

http://www.eskiturkiye.net/4218/selimiye-camii-edirne-19-yuzyil

https://www.avundukmimarlik.com.tr/tr/edirne-merkez-edirne-selimiye-cami-1991/

https://pixabay.com/images/search/selimiye/

https://www.dailysabah.com/life/history/world-heritage-in-turkey-selimiye-mosque-makes-grandeur-of-the-ottomans-eternal

https://en.wikipedia.org/wiki/Selimiye Mosque Edirne#/media/File:Nagymecset Edirne. 2014 10.22 (11).JPG

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2019-2024 biŞantiye | Tüm hakları saklıdır.